Duygusal Zekamızı Geliştirmek İstersek
Duygusal zekası yüksek kişilerin başarılarının ve yaşamdan aldıkları doyumun yüksek olduğu bilimsel olarak bilinen bir gerçek. Hal böyleyken duygusal zekamızı geliştirmek arzu edeceğimiz bir durum oluyor. Nasıl vücut kaslarımızı düzenli çalışmayla geliştirebiliyorsak, duygusal zekamızı da belirli yöntemlerle çalışarak geliştirmemiz mümkün.
Duygusal zekayı kısaca, kendimizi ve başkalarını anlayabilmek; karşılaştığımız durumlarda bu anlayışı, kendimiz ve karşımızdaki kişi arasında denge kurarak yönetebilmek şeklinde tanımlayabiliriz.
İlk şart olan ‘kendimizi anlamak’ kısmı için;
Ben kimim ? Yaşamda hangi rollere sahibim ve bu roller beni nasıl etkiliyor ?
Nelerden hoşlanırım ? Neler beni rahatsız eder ?
Hangi ortamlarda mutlu olurum ? Hangilerinde sıkıntı duyarım ?
Değerlerim ve bunların yaşamımdaki yeri nedir ?
Güçlü ve zayıf yönlerimin farkında mıyım ? Bunların yaşamıma olan etkileri neler ?
Yeteneklerimi ve ilgilerimi tanıyor muyum ? Bunların hakkını ne ölçüde veriyorum ?
Duygu durumum nasıl ? Hangi durumlarda hangi duyguları yaşıyorum ? Bunun sonucunda davranışım ve sonuçları ne oluyor ?
Bu soruların cevaplarına; odaklanıp düşünerek, araştırma ve gözlem yaparak, bu konuda bize ayna olmaları için güvendiğimiz kişilerin fikrine başvurarak ulaşabiliriz.
Kendisini tanıyan, öz farkındalığı yüksek kişinin, kendisine yönelik sevgisi de yüce olur. Kişi, kendini tanımayla birlikte yaşamdaki dezavantajlarını bir sonuca bağlar ve aşar. Bu farkındalık kabulü de beraberinde getirir ve yaşama karşı gösterilen dirençler kırılır; böylece yaşam kolaylaşır. Kişi, kendini tanımayla birlikte güçlü yanlarını ön plana çıkarır ve yaşam pozisyonları içerisinde kendisini avantajlı hale getirmeyi bilir.
Kişi ilk olarak saygıyı kendisinde tadar ve ardından bunu başkalarına karşı da uygular. Çünkü ‘kendi olma’nın kıymetini anlamıştır. Başkalarına da kendileri olmaları için fırsat tanır.
İkinci aşamada başkalarını anlamak için;
İnsanlarla iç içe olmaya ihtiyacımız vardır. Sosyal yaşamda onlarla sıkça iletişim kurarak, onları dinleyerek, insanların düşünce, duygu ve davranış şekillerini (nerede-niçin-nasıl ) gözleyerek, onların ilgi ve yeteneklerinin farkında olarak başkalarını tanır ve bizim dışımızda da farklı tercihlerin ve yaşamların olabileceğine açık hale geliriz.
Bu da bizim kendimiz ve başkalarının yaşamları arasında denge kurmamızı ve onlara saygı göstermemizi destekleyerek, duygusal zekamızı besler.
Karşımızdaki kişiyi anlamayı destekleyecek davranışlardan birisi de empati kurmaktır. Empatide kendimize, ‘sen olsan ne hissederdin ?’ diye sorarız. Verdiğimiz cevap, karşımızdakine davranış biçimimizde belirleyici olur. Bunu sıklıkla uyguladığımızda empati yeteneğimiz artar ve otomatik hale geçer.
Tabi ki bütün bu değişim ve gelişim süreci zaman ister. Eski davranış kalıplarımızı bir anda öylece bırakamayız. Pratik yaptıkça yeni davranışlarımız kişiliğimiz haline gelir ve duygusal zekamızın bize kazandırdığı parlak sonuçları yaşamaya başlarız.
Hilal Usta
Uzman Klinik Psikolog